Kök Hücre, tedavisi olmayan birçok hastalık için umut. Ancak bazı gerçekler mutlaka bilinmeli.

Çünkü henüz uygulanan tedavilerin tamamı bilimsel olarak kanıtlanmış değil. Ne var ki, çalışmalar çok ciddi merkezlerde büyük hızla devam ediyor. Bu nedenle kök hücre tedavisine başlanmadan önce bazı şeylerin mutlaka bilinmesi gerekiyor. Biz ONKİM olarak herkesi bu konuda bilgilendirmek istiyoruz.

1. Organizmada değişik kök hücreler var ve bunlardan bazıları 7-8 değişik hücreye dönüşebilir. Bazıları ise sınırlı sayıda hücreye dönüşür. Bu yeteneklerine göre de kök hücreler totipotent, pluripotent, multipotent ve unipotent olarak değişik isimler alır. Yani biz bir kök hücreyi eğer organizmaya sinir hücresi olsun diye verdiysek ve o kök hücrenin asıl görevi sınırlı yani sadece kan hücresine dönebilme yeteneğine sahip ise, beklediğimiz neticeyi alamayacağız demektir. Embriyodan elde ettiğimiz kök hücreler her hücreye dönüşebilir. Ancak bu hücreleri henüz insanlarda uygulayamıyoruz. Çünkü bizim bilincimizin ve organizmamızın kontrolünden çıkıp, zararlı hatta kanser hücresine de dönüşebilirler. Bu nedenle insanlarda ancak göbek kordonundan veya hastanın kendisinden elde edilen kök hücreleri kullanıyoruz. Kemik iliğinden elde ettiğimiz kök hücreler kan hücrelerine dönüşür. Beyinden elde ettiğimiz sinir kök hücreleri ise beyin hücrelerine dönüşür. Yani beyinden elde ettiğimiz kök hücrelerin sırf ismi kök hücre diye kan yapma amacıyla kullanamayız. Doğal olarak kan yapan hücreleri de beyindeki bir harabiyeti düzeltmek için kullanamayız.

2. Eğer biz kök hücre ile bir hastalık tedavi etmeyi düşünüyorsak, yapılmasını istediğimiz hücrenin veya dokunun kök hücresini vermeliyiz ya da herhangi bir kök hücreyi alıp genetik yapısını değiştirerek istediğimiz hücreye dönüşme potansiyeli olan kök hücreye döndürmeliyiz. Günümüzde bu mümkün. Hatta bir kök hücreyi alıp Embryonic kök hücre haline getirip ondan istediğimiz hücre ve dokuyu yapabiliriz. Buna IPS ( Induced Pluripotent Stem Cell) adı veriliyor. Bu yeni bir teknik. Dolayısıyla bu teknikle araştırmalara yeni yeni başlandı. Hatta herhangi bir kök hücreden her şeye dönüşebilen kök hücre (IPS) oluşturma tekniğini bulan biri İngiliz , diğeri Japon, 2 bilim adamı 2012 Tıp Nobel ödülü aldı. Eğer tedavide embriyodan elde edilecek kök hücreler kullanılıyor ise bugün için çok tehlikeli. Kansere dahi neden olabilir. Yarınlar ne gösterecek bilmiyoruz. Bu konuda da çok ciddi çalışmalar var.

3. Şu anda kök hücre ile birçok hastalık tedavi ediliyor. Ancak FDA onayı ile tedavi edilen kan kanseri ve bazı kan hastalıkları dışında, şeker hastalığı yani Tip 1 Diyabet, Cerebral Palsy, Autizm, işitme kaybı ve kafa travması ile ilgili insan çalışmaları da özel izinle FDA onayı almış bazı kliniklerde yapılıyor. Amerika’da FDA, Avrupa’da EMA tarafından onay almış embryonic kök hücre çalışmaları da var. Özellikle bel kemiği yaralanmalarında deneniyor. Tek bir hücreye dönüşebilen, yani sağlam gözdeki korneadan alınıp diğer gözde kornea ve yine retina yapabilecek hücreler ile olan çalışmaların çoğu tamamlandı. Bu nedenle özellikle İtalya’da kornea yani gözün ön kısmı, İngiltere ve Amerika’da retina yani gözün iç kısmına bağlı körlükler rahatlıkla tedavi ediliyor. Ayrıca bu tür bir tedavi sınırlı yeteneği olan kök hücreler ile kemik ve deri greftleri yapımlarında da başarılı ve güvenli bir şekilde uygulanıyor.

4. Kök hücre ile tedavi edilmiş hastaların kendi ağızlarından tedaviden sonra iyileştiklerinin anlatıldığı öyküler var. Bu hastaların gerçekten birçoğu kendini iyi hisseder. Ama bu asla kök hücre tedavisine bağlı olarak iyileştiği anlamına gelmez. Bunun bir çok nedeni var. Bunlardan bir tanesi Placebo etkisi. Yani hasta; tedavi edildim diye düşünür, organizma biraz rahatlar, kendi tedavi edebilme yeteneğini daha iyi kullanır. Bir yöntemin yararlı olup olmadığını anlamak için bir grup hastaya ilaç verilir. Diğer hastaya da ilaçmış gibi ama içinde etken madde olmayan bir madde verilir ve o şekilde değerlendirilir. Hatta daha sonra tedavi çaprazlaştırılır. Kime tedavi, kime boş ilaç verildiğini hasta da, doktor da bilmez. Bu nedenle bu tür çalışmalar; ‘’çift gör’’ adı verilir. Ayrıca tedavide kök hücre tek başına kullanılmaz. Örneğin beyin özürlü çocuklarda diyet değiştirilmiş, fizik tedavi başlamış, hatta başka ilaçlarda verilmiş olabilir. Bu nedenle daha iyi hissetmenin neye bağlı olduğunu anlamak zorlaşır. Ayrıca bazı hastalıklar hiçbir şey yapılmasa da zaman içinde vücudun iç dinamikleri ile kendi kendine hafiflerler. Kök hücre tedavisinin doğrudan etkisini araştırıp anlamak ciddi planlama ve bilimsel değerlendirme tekniği gerektirir. Bu nedenle önerimiz hastanın kendisinden ve bilimsel değerlendirme yeteneği olmayan kişilerden elde ettiğiniz bilgilere biraz şüphe ile yaklaşmanızdır.

5. Bilim varsayımlarla karar vermez. Mutlaka ciddi çalışmaların akılcı değerlendirilmesiyle yönlenir ve bu da zaman alır. Örneğin tıpta her şeyden önce hastalığın sebebini bilmek gerekir. Daha sonra hastalık nedeni nasıl önlenecek ve nasıl tedavi edilecek konusunda düşünülür. Bu görüşler laboratuvarda test edilir. Laboratuvarda doğruluğu kanıtlananlar, hayvanlar üzerinde denenir. Önce zararlı olup olmadığı, sonra yararlı olup olmadığı ve sonra kime nasıl yararlı olacağı araştırılır. Eğer hayvan deneyleri olumlu çıkarsa, insan deneylerine başlanır. Hayvanlarda yararlı olması mutlaka insanlarda da yararlı olacağı anlamına gelmez. Bu kez önce insanlara zararlı olup olmadığı, sonra yararlı olup olmadığı, sonrada kime ne şekilde yararlı olacağı değerlendirilir. Örnek vermek gerekirse; 60 kilo insana da, 120 kilo insana da aynı doz aynı etkiyi vermeyeceği gibi, yaşlı ve gençte veya bir başka hastalığı olanda da doz ve uygulama farklılıkları olacaktır. Hatta bazen birçok kişiye yararlı olan bir yöntem, bir başkası için zararlı hatta ölümcül olabilir. Örneğin yüzlerce hastalığı tedavi eden Penicilin, alerjisi olan bir kişi için ölümcüldür.

6. Kök hücre tedavisinde durum daha da farklıdır. Biz bazen kök hücreden normalde yaptığı görevi yapmasını isteriz. Örneğin kemik iliğinden aldığımız bir kök hücre, kan hücreleri yapmak amacıyla kullanılıyorsa bir sorun yok. Zaten görevi bu. Ama kök hücre diye ondan normalde yapmadığı fakat potansiyeli olduğu için yapmasını istediğimiz bir görev istersek, onu akıllıca yönlendirecek ya organizmanın yaptığı ya da dışarıdan verilen kimyasallara gerek olacaktır. Biz kök hücreleri bir başkasından alıp uygulayabileceğimiz gibi, hastanın kendinden alarak da uygulayabiliriz. Birçok açıdan doku ne kadar uyumlu olursa olsun, organizmaya girince aynı işi yapan vücuttaki diğer hücrelerle uyumlu çalışıp çalışmayacağını bilmiyoruz. Hatta kök hücre istediğimiz hücreye dönüşse bile, vücutta önceden var olan aynı tip hücreler ile birlikte çalışıp çalışmayacağını da bilmiyoruz. Çoğu kez kök hücreler vücuda hangi yoldan girerse girsin, gidecekleri yeri bulurlar. Çünkü yaralı bölgeden kana sinyaller salgılanmıştır. Ama bazen kök hücreler bu sinyalleri karıştırabilir. Hatta nadiren, yanlış anlayabilip başka hücrelere de dönüşebilir. Eğer kök hücre vücut hücreleri ile uyum sağlamazsa organizmaya 2 farklı şekilde zarar verebilir. 1. Organizmaya verilen kök hücrelerin vücudu koruyan müdafaa hücreleri yani lökositler tarafından düşman olarak algılanır ve yok edilir. 2. Durumda ise biz kan hücreleri yapsın diye kök hücre vermişsek o kök hücrelerin ürettiği askerler vücudun normal hücrelerini düşman olarak algılar ve tahrip eder. Buna engel olmak için en iyi yöntem organizmaya kendi kök hücrelerini vermektir. Bu nedenle göbek kordon kanı çok önemli. Eğer bir kişide daha sonra bir hastalık olur da onu kendinden aldığımız kordon kanıyla tedavi edecek isek , bu yöntem göbek kordon kanından aldığımız kadar güvenli değildir. Bunun nedeni organizma içindeki kök hücreler virüs ve kimyasallar gibi birçok nedenle değişmiş olabileceği gibi işlev sırasında, yani vücuttan alırken de bazı değişikliklere uğrayıp yapıları değişebilir ve vücuda verildiğinde organizma bu hücreleri yabancı olarak algılayabilir. Bir diğer faktörde kök hücre alımındaki yöntemlerin yan etkileridir. Örneğin kemik iliğinden kök hücre alınırken ameliyat gibi bir işlem gerekir. Enfeksiyon, anestezi komplikasyonu dahil birçok sorunla karşılaşılabilir.

7. Birçok kişi henüz kanıtlanmamış tedavi yöntemlerini gönüllü olarak kabul ediyor. Bizim önerimiz FDA gibi ciddi bir organizasyondan onay almamış bir tedavi modelitesini deney için bile olsa, kabul etmemeniz. Hastalar ve aileler bu ‘’hastalığın tedavisi yok, ne yapalım son çare’’ diye çoğu kez tedaviyi kabul ediyorlar. Ama bilinçsiz tedavinin yakın ve uzak vadede ciddi zararları olabilir. Örneğin genç bir çocuğa uygulanmış kök hücre tedavisinden sonra beyin tümörü gelişmiştir. Bu tedavi ucuz olmadığından aileye hem doğrudan ciddi maddi yük getirmiş, hem de tüm aile tedavi için birlikte seyahat ettiklerinden indirect kayıpları olmuştur. Hatta kozmetik amaçlı kullanılan kök hücrelerin bir hastada hemen alt göz kapağında kemiğe dönüştüğü saptanmıştır. Bazı tedavilerin deneysel olduğu size söylenir. Ancak deneysel olduğu söylenen her tedavi yöntemi, gerçekten deneysel değildir. Bir tedavi yönteminin gerçekten deneysel olabilmesi için bağımsız, bilimsel ve etik kurullardan onay alması gerekir. Ayrıca deneyin yapılacağı yer ve deney yapacak ekip bilimsel onay almış olmalıdır. Amerika’da FDA, Avrupa’da EMA, Türkiye’de de Sağlık Bakanlığından onay almalı. Tüm bu anlatılanlar bilimsel gerçekler. Kök hücre tedavisi, Gen ve Nano teknoloji ile birlikte 21. Yüzyılda tıbba damga vuracak bu kesin.

8. Ülkeler ve bilimsel kuruluşlar, araştırmalara milyarlarca dolar harcıyor. Yakın bir gelecek eminim ki birçok hastalığa çare olacak. Ne var ki, güvensiz yerlerde tedavi olarak kötü sonuçlar elde edip insanların kök hücre tedavisine olan inancını yitirmemek lazım.